Allah Katil Midir?
- Bora Erkal
- 17 Şub 2023
- 4 dakikada okunur
"Deprem veya binalar öldürmez, Allah öldürür. O da eceli geleni. Depremde ölenler aynı anda Mars'ta bile olsalar yine öleceklerdi. Ölüm mekana değil zamana bağlıdır."
Bunu söyleyen zat, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Göker.
Adam, geleceğimizi teslim edeceğimiz gençlerimizi yetiştirdiğimiz bir kurumunun, okuma yazma bilmeyen hademesi filan değil, bilim bölümünde öğretim üyesi! Bu göreve tesadüfen gelmedi herhalde! Söyledikleri de, kimse kızmasın ancak inancımız buysa, onca hacı hocanın bize öğrettiği dine göre doğru.
Tedbir, takdir, kader ve tevekkül ile ilgili onlarca ayetten sadece ikisini aldım, isteyenler diğer ayetleri de açıp okusun:
Al-i İmran Suresi, 145. Ayet: Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz.
Demek ki onbinlerce insanın ölmesine Allah izin vermiş, sürelerini bu kadar yazmış.
Aynı mantıkla, ben bir cana kıysam, kanunlar karşısında suçlu olsam bile, “Allah izin vermeseydi ölmezdi, eceli geldiği için öldü.” desem, hangi Müslüman aksini iddia edebilir?
Kundaklarında ölen bebekler de, henüz günah işlemeleri mümkün olmadığına göre, cennete gitmiş olmalılar. Demek ki şükretmiş, ahiret sevabını istemiş ve bu yüzden ödüllendirilmişler. Allah’ın bu ayetinden başka bir anlam çıkartabilecek hoca var mı?
Neden küçücük bebeklerin kaderinde bile ecel yazılıyor diye sormakta ısrar ederseniz, farklı cevapları olacaktır alimlerin. Belki ileride zararlı bir insan olacaklardı ya da tam tersi, çok iyi birer insan olacaklardı, boşu boşuna dünya hayatı ile vakit kaybetmeleri gerekmedi diyebilirler. Ebeveynleri de ölmüştü, anasız babasız büyümeleri uygun görülmedi veya aileleri yaşıyorsa, geride bıraktıkları daha iyi sınansın diye öldü hepsi diyebilirler. Sırf ibret olsun diye öldükleri bile söylenebilir. Sonuçta abesle iştigaldir bu sorular, hele ki inanmaya koşullanmışsanız, sizi rahatlatan yanıta huzurla meyledersiniz. Hayır da şer de Allah’dan değil mi?
Araf Suresi, 34. Ayet: Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler.
Bu ayete göre de, tüm tedbirler alınsaydı…ne bileyim, kanunlar uygulansaydı, bilimin gereklerine uyulsaydı, binalar sağlam yapılsaydı da, bu depremde ölmüş olanlar yine ölecekti. Yanlış mı yorumluyorum? “Tedbir, takdire mani değildir.” benzeri açıklamalar yapan profesörlerimiz de var sonuçta. Ya da depreme karşı tedbir almayacağımız biliniyordu, yine ibret olsun diye öldüler ki tedbir alalım! Peki tedbir alıp almayacağımız dahi önceden biliniyorsa bize kalan seçim hakkı nerede?
Bu profesörümüz hakkında soruşturma açılmış. Neden? Buna benzer sayısız söylemi sayısız bilirkişiden duyduk daha evvel. Yeni mi dank etti söylediklerinde bir tuhaflık olduğu? Yoksa asırlardır bize din diye ezberletilenlerde mi bir gariplik var? Bunu anlayabilmeye aklımız yetmez mi? Gerçekten aptal mıyız?
Bugün kandil. Mübarek olsun! Gündemimiz deprem olmasaydı, ya da Ramazan ayı içerisinde olsaydık, yine televizyon programlarında yalamış yutmuş din adamlarımızın cevapladığı “Sakız çiğnesem orucum bozulur mu?” benzeri sonu gelmez soruları dinliyor olurduk.
Beynimiz öyle şartlanmış ki, doğru dürüst düşünüp gereken soruları sormayı, sorgulamayı da unutmuşuz. Belki tabuları yıkmaktan korkuyoruz, belki de cesaretimiz kalmamış aklın yolunda insan gibi yaşamaya.
Rivayet odur ki, vaktinde Mahmud Efendi Hazretleri’ne sormuşlar: “Efendim büyük deprem olacağı konuşuluyor. İstanbul’u terk edelim mi?” Şöyle cevaplamış: “İstanbul’u değil, günahları terk edin!” Peki, haram nedir, günah nedir, hala bilmeyen cahillerde bu sözün tesiri olabilir mi?
Saymakla bitiremeyeceğim kadar haram var; listesi mevcut mudur? Mesela Allah’ın verdiği aklı kullanmamak, haram mıdır caiz midir? Hak yemek, yalan söylemek, emanete hıyanet etmek haram değil midir? Günah, eyleme göre mi yoksa kula göre mi değerlendirilir? Örneğin şimdiki cumhurbaşkanımızın, söyledikleriyle yaptıklarının örtüşmediğini, özüyle sözünün bir olmadığını, birçok kez yalan söylediğini açıkça görebiliyorum; yine de günahkar değil midir? Günahkarları şuursuzca savunmak, günahlarını görmezden gelmek, hatta defalarca oy vererek, hem ödüllendirmek hem de günahlarına ortak olmak da günah değil midir? Üstelik kurumları kutsallaştırıp, liderlere adeta taparmış gibi biat edenlerimize soruyorum, kurumları ve liderleri ilahlaştırmak, Allah’a şirk koşmak, en büyük günahlardan değil midir? Haydi o zaman, samimiysek terk edelim günahlarımızı!
Depremden sonra sapasağlam duran TOKİ konutlarını örnek gösteriyorlar. Alınan ve alınacak tedbirlere güzel bir örnektir elbet. Ancak bu örneği, devletin veya yetkililerin her yaptığı işi doğruymuş gibi savunmak üzere kullananların mantığını anlayamıyorum. Benim öğrenciliğimde sınavlarda 3 yanlış 1 doğruyu götürürdü. Şimdilerde bir doğru tüm yanlışları götürüyor demek!
Depremin sebebi petrol aramak için patlatılan kuyu bombası ya da Amerikan savaş gemisinin HAARP faaliyetleri olabilirmiş. Delili olan ispatlar, buna göre de gereği yapılır. Ancak bu iddialar bizi asıl gerçekten uzaklaştırmamalı. Fay hatları üzerindeyiz. Bu coğrafyada, iddia konusu faaliyetler mümkün bile değilken, yüzyıllardır olagelen depremler var tarihimizde. Yani, birilerinin bu depremleri tetiklemiş olması ihtimali, bizim ilk öncelikle depreme karşı önlem almamıza engel midir?
TDK’ya göre “Katil: 1)İnsan öldüren kimse. 2) Ölüme yol açan, öldürücü” demekse ve insanların katli ile sonuçlanmış bir felaket mevcutsa, katil de aranmalı mıdır? Katil ya da katilleri bulunca sorunları da çözeceksek arayalım o zaman:
- Katiller, imar affı ile, çıkar için yanlışa göz yumanlar mıdır?
- Katiller, binaları denetlemeyen ya da rüşvetle onay verenler midir?
- Katiller, müteahhitler midir?
- Katil, deprem midir?
- Katil, Allah mıdır?
Dahası, bize öğretilenlere göre, Allah katil midir? Yoksa cehalet ve ahlaksızlık mıdır insanı katil yapan?
Birlik ve beraberlik içinde, varımızla yoğumuzla, yaralarımızı sarmaya, aklın ve bilimin yolunda yürümeye, helali ile hak eden idarecileri yönetime getirmeye, cehalet ve ahlaksızlıkla topyekün savaşmaya ve bir sonraki depremden evvel derhal yapmamız gerekenlere odaklansak mı artık?
Comments