Millet, Ulus ve Türk Milleti
- Bora Erkal
- 26 Mar 2021
- 3 dakikada okunur
Millet ve ulus, toplumsal ve siyasi kavramlardır. Tam olarak anlamadığımız, içini dolduramadığımız, yanlış kullandığımız için yaşadığımız bir kavram karmaşası var.
Mevcut problemleri tespit edebilmek adına, bir süre için peş peşe gelecek yazılarımda, bu kavramları daha anlaşılır kılmak için, konuyu önce dağıtıp sonra toplamak istiyorum.
Millet kelimesi Türkçemize Arapçadan girmiştir. Arapça sözlük anlamı, üzerinde gidilen, doğru ya da yanlış, yoldur.
İslam kültüründe din, şeriat ve millet, benzer anlamlardadır. İzlenen yol, inanç yönüyle din, amel yönüyle şeriat, bir toplanma zemini olması yönüyle de millet adını alır. Başka bir deyişle millet, toplumu değil, dinin toplumsal yönünü, insanların üzerinde toplandığı yolu ifade eder. İslam bir millet, küfür de bir millettir (Küfre sapanların, kafirlerin yolu). Millet kelimesi mecazi anlamda insan toplulukları için kullanılsa da, bu kullanımda, belirleyici unsur yine dindir. Bu nedenle İslam Milleti gerçek anlamıyla İslam dinini, mecazi anlamıyla da Müslüman olan tüm insanları ifade eder. Buna karşılık, İslam literatüründe millet kelimesi ne gerçek, ne de mecazi anlamıyla, Arap Milleti ya da Türk Milleti biçiminde kullanılmaz. Çünkü Arap ya da Türk adları bir dini yol değildir.
Bir diğer yanlış da millet ile ümmetin anlamdaş sayılması ya da ümmetin milletten daha geniş bir anlamda düşünülmesidir. Topluluk anlamındaki mecazi kullanılışıyla millet, belli bir inanca bağlı tüm insanları dile getirir. Bu nedenle İslam Milleti, yalnız Hz. Muhammed’e inanan Müslümanları değil, ilk peygamberden bu yana yaşamış tüm Müslümanları belirtir. Oysa ümmet, belli bir peygamberin izleyicisi olan Müslümanlara verilen addır.
Yine İslam kültüründe milli kelimesi de dini yol, toplumsal yön anlamındaki millet ile bağlantılıdır. Bu farkındalık ile cumhuriyet tarihimizde bu kavramı, milli görüş ifadesiyle İslami anlamına en yakın kullananlardan biri merhum Necmettin Erbakan olmuştur.
Millet kelimesinin Türk Dil Kurumu (TDK) sözlük karşılığı aşağıda olduğu gibidir:
1. Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus 2. Herkes, bir yerde bulunan kimselerin bütünü
3. Benzer özellikleri olan topluluk
Günümüz Türkçesinde millet kelimesi, sıklıkla TDK da tanımlanan 2. ve 3. anlamlarında, biraz da alaycı bir ifadeyle kullanılır. “Milletin ağzı torba değil ki büzesin!”, “Ah şu erkek milleti!” gibi.
Ulus nedir peki? Yine TDK sözlük karşılığına bakalım: Ulus = Millet
Ulus kelimesi, Moğolca, "kağan ailesinin her bir üyesine tahsis edilen ülke, devlet, pay" sözcüğünden alıntıdır. Eski Türkçe aynı anlama gelen ülüş, üleş sözcüğü ile eş kökenlidir. Pay etmek fiilinden türetilmiştir. Topluluktan ziyade toprak parçasını ifade ettiğini eski Türkçe yazıtlardan da görebiliriz. “Bukarak ulus bodun”, “Buhara ülkesinin halkı” demektir.
Özetle Millet ve Ulus kelimelerinin günümüz Türkçesinde kullanımı gerçek anlamlarından çok uzaktır.
Ancak dil, zaman içinde gelişen, yaşayan, dinamik bir olgudur. Bugünden konuşuyorsak, bugünün kelimeleri ile konuşuruz. Önemli olan kelimelerin bugünkü anlamıdır. Bu nedenle millet-ulus ayrımı bugünün Türkçesi için gerekli bir ayrım değildir.
Yine de yaşanan kavram karmaşasının önüne geçmek için sözlük tanımlamalarının yeniden yapılması daha sağlıklı olacaktır, çünkü yapılan tanımlar kusurludur.
Örneğin Türk Milleti/Ulusu dediğimizde, TDK millet/ulus tanımından yola çıkarsak, aralarında dil, tarih, duygu, gelenek ve görenek bağı olduğu halde çeşitli sebeplerle yurt dışına yerleşmiş, farklı topraklarda yaşayan vatandaşlarımızı yaptığımız tanımın dışında bırakmaz mıyız? Ya da aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında ülkü birliği olsa da farklı dillerde konuşan insanları dışarıda bırakmaz mıyız?
Bu yüzden Atatürk, Prof. Dr. Afet İnan’ın “Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları” kitabında da görüleceği gibi, kendi el yazısıyla Türk Milleti’nin en yalın tarifini şöyle yapmıştır:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”
Burada özellikle “Türk halkı” değil, “Türkiye halkı” denmiş olmasının da altını çizmek gerekir.
Halkın tarifi ise, halkçılık ilkesinde vücut bulur.
Atatürk'ün halkçılık ilkesine göre, toplumda hiçbir kimseye, zümreye ya da sınıfa ayrıcalık tanınmaz. Hiçbir kimse başkalarına karşı din, dil, ırk, mezhep veya ekonomik açıdan üstünlük sağlayamaz. Herkes kanun önünde eşittir.
Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi, bu toprakların bağımsızlığı için mücadele vermiş, bu devleti kurmuş her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve bu insanların çocukları, Avustralya’da da yaşasa, Kürtçe de konuşsa, Türk Milleti’nin bir ferdidir.
Yok alt kimlik, yok etnik kimlik arayışına girersek, önce açılır, sonra saçılırız. Sömürgeci ve ayrımcı zihniyetlere yem oluruz.
Bununla birlikte fikir çatışmaları ve tartışmalar demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Her fikir, her ideoloji, fikri hür, vicdanı hür, akıl sağlığına sahip insanlarca eleştirebilir. Önemli olan eleştirinin niyetidir, yapıcı mı yoksa yıkıcı mı olduğudur.
Tam bağımsız bir Türkiye’yi amaçlayan her eleştiri yapıcıdır. Ancak bazen de yapmak için, önce, kimi ezberlerimizi, sorgulamadan kabullendiklerimizi yıkmamız gerekir.
Comentários